Kara Kız/ÇöL Keşişi -1

Kara Kız: Adaleti kuşağı yapan suçluluktur. Vicdanın nerede. Adımı sakız muhallebisi yerken unuttum, su muhallebisi yeseydim unutmayabilirdim diye düşünürüm hala. Nasıl bir unutuşu adım adım kaydeder bellek, işte öyle zihnim. Damarlarımın içindeki akışı hissedememekten korkardım. Adımımı atar atmaz çamura bulanmaktan. Yani yaşamak yükümlülük değil, yük olup karşıma çıkmıştı. Dolanmıştı ayaklarıma, baldırlarıma ve diz kapaklarıma. Her gece dizkapaklarımı suya değdiriyorum. Su buz olur olmaz kanıyor dizkapaklarım. Dizkapaklarım kanadığında dilim uzuyor, yalayabiliyorum böylece yaralarımı ve kan dolanıyor dilime. Bunları bu yüzden anlatıyorum ve adı Kan. Hadi değiştirelim öyleyse, çocukluğunda gittiği bir düğünde, altı ya da sekizdi yaşı. Yedi olmayacak kadar sisli. Aşık olduğu çocuk görmesin diye annesinin kucağına oturduğunu, başını şoför koltuğunun arkasına gizledi. Ne zaman? Nerede? Kimin düğünü? Arabayı süren kim? Öyle bir utanç ki…., silinmiş zihninden bunlar, tek o koltuk ve utanç kalmış geriye.

Çöl Keşişi:Eğer gitmek istersen, ses çıkmasın topuklarından n’olur. seni hep rugan çizmelerinle hatırladığımı biliyorsun. Yeniden yıkmayacağım kendimi. Yeniden yapmayacağım. Öfkesiz başımı dertle cezalandırıyor. Beni hep deniyor olacak. Beni hep “bu sefer kızmalı” diyecek kadar çok sınayacak. Deneme-yanılma. Deneme- yanıl-MA! Nerdesin? Acıyla uyanıyor duygularım. Yaktığım kutsal kitapların külünden çıkacak masalları anlatacağım ona.yalan ne demekmiş ben ne bilirim? Varlıkla sorunu olan hangimizdik? Altı tane sesin bir kanadı var, uzağa uçmamalı, bana blöf, sana sis, gözlerimde yırtık kornea… bunların hiç biri can yakmamalı. Beni yardımcın olarak seç. En güzel şarkıyı çalarım sana. Veda etmen gerekecek…. Çökmüş bir kulübeyi onarmak için eril duruşumu blinçle bileyledim. Kendimi fişeklediğim alanda çökük kulübenin ne işi var? Ben sana bakarım. Seni beslerim, güzel müziklerle. Kızımızın adı Müz olur. oğlumuz Aret. Çizmelerinle gez yeter ki, topuk seslerin dinmesin. (Topuk sesleri) bu çökük kulübede inşa ettiğim masalları atamazsın. Dizkapağına dikkat et, sargıların açılmasın. Müz bir bardak süt içti. Aret bu gün huysuz. Hem ikiz hem tekil çocuklarımız. Tıpkı aşkımız gibi. Sen yoksan yaşayamam. Varken eksik olan ne? Kızma bana, bu kadar eksiltilen bir ay batımını büyütmemek elimde değil.

Kara Kız:Bu gece gözden yiten ayla birlikte duygu değişimlerim nüksetti. Gitmeyi çok isterdim. Gökkuşağına vurgun ve denizden uzağım. Ses geliyor oralardan. Kalmam için nedenler de olabilir…. Kentteki bütün denizleri yuttum. Bana emrettiğin gibi ey İokanaan, dizkapaklarımdaki sargıyı yeniliyorum durmadan. İsteklerini zamanında bildir. Hiç şükretmiyorsun. Bana şiir anlat. Masallarda gözüm akar. Duvarları onarırken kalbi durdu. Nefesli, çoksesli, hiçsesli bir omuza düştü başım. İzin verirsen müziği değiştireceğim. Bu kadar kolay tavlanamam. Anlattıklarının hepsi, kız ve erkek çocuğumuz hem de ikiz ama tekil de…. Ben kendimi çaylak denizciyle neden bağdaştırıyorum öyleyse? Bana söz ver ve aya, batmadan şahit olma fırsatı. Bu martılar başımda nöbet tuttuğu sürece bana ve çocuklarıma bakacaksın. Bizi süt ve müzikle besleyecek, çökük kulübeyi tamir edeceksin. Benimki anlaşmalı bir sürdürüm. Mutsuzluğundan kendinsin sorumlu. Bir gün bana ve topuk seslerime inancın biterse söyle, ceketimi alıp veda etmeyi bilirim. Şimdiden karartmalı bu mucizevi sürdürümü. Burada yenik düşebilirim çünkü Müz uyumak üzere. Aret’in ateşi düştü. Müziği değiştirir misin? Yeşil çoraplarım nerede? Yaktığın kitapların hepsi benimdi. Önemli yerlerin önce altını çizmiş sonra ezberlemiş, sonunda unutmuştum. O gün keşke su muhallebisi yeseydim. Her şey ne kadar ince düşünülmek zorunda. Kutsal kitap küllerinden muhteşem zümrüd-ü anka çıkmayacak. Gördün değil mi? Hala kanıyor dizlerim. İkisi aynı anda buza değiyor. Ve bu hep olmak zorunda.

Göç etseydik buradan başka iklimde beni ne beklerdi, durmadan düşünüyorum. tütün çok ağır. Öksürtür ve kanatır ağızdan çıkamayan bir ses gibi. ve dönüp belki de ilk kez öfke içinde geldiğin yere bakardın. Hizmetkar ateşten bir arabanın içinde beklemez ki seni. Hadi canım, bu kadar derin sadakat kimde vardır? Var mıdır? Senin yüzünden küstüm topuk sesime. Böyle yaşanmaz ki… ah olsaydı boyut değiştirebilmenin imkanı, ilk önce dönerdim altı ya da sekiz yaşımdaki gelin arabasına. Utançtan zihnimin geri kalan her detayı sildiği o akşama. Neydi beni bu denli utançlı kılan ve dizlerimi kanatan susuzluk,itiraf işte; favorilerinin biri kısa biri uzun olduğu için kabul etmemiştim evlilik teklifini, üç yıl önce.

Çöl Keşişi:Bir kap sütten ve müzikten başka hiçbir şeyim yok. Dul bir kadının oğluyum ben, etrafımda mirasına konabileceğim hiç kimsem yok. Dul bir adamın da oğluyum ben. Mirasını süt ve müzikten oluşturan hiç kimsem yok. Kızımız bir buçuk yaşında. Oğlumuz sekiz aylık. İkizler ama. Hem tek yumurta ikizi hem de çift. Başka bir iklime göç ettik. Bizim kabilenin sağ kanadı koyun postunun üstünde uyur. Sol kanadı hiç uyumazdı. Naylondu giysileri çünkü yaşadıkları iklim buna elverişliydi. En erken ölümler burada görülüyordu, kalpleri de naylon bağlamıştı. TEHLİKE!!! Koyun postunun üstünde uyuyan taraftandık biz. Babam şefiydi başıydı bu asil soysuzluğun. Aret okumayı söktü. Ağaçların yosunlarıyla yönü eksiksiz bulabiliyor. Ben çok geç öğrendim oysa okumayı, yönümü hep bu yüzden kaybettim ya da geç buldum. Müz ona hem anne,abla. Tek arkadaşı. Havuz yapsam onlara çökük kulübemizin dışına,... hala çökük olduğu için başka ilahların ardından gideceğim. Blöf değil bu, beni topuk sesine yalvarttın ya… daha en başta. Helal olsun.Ne kadar tamir edilirse edilsin çöküklüğü gitmeyen bir kulübe bu. kargaların uzun ömrüne ağladığın sabahı hatırlıyorum. Beğenmedin, soğudun benden ama favorilerimi kesen arkadaşım bana kadınların geçmişi çok çabuk unutma yetilerinden söz etmişti. Ve dengenin, denkliğin oluşabilmesi için de erkeklerin hatırlamaya meyilli olduğunu…. Seni yeşil çorapların ve rugan çizmelerinle kaldırımda gördüğümde geçmişini kafamdan silemeyeceğimi bilemezdim. Ah keşke boyut değiştirebilseydim. Bu imkanlı kılınamaz mı? Bilimsel çalışmaların neden yavaşladı? Yap bu makineyi gidelim. Birlikte gidelim ama birlikte değilmiş gibi uzak. Çocukları hayalimizde var ettiğimiz gibi yok da edebiliriz. Rüzgarın nefesi çıkmıyor. Boyut değiştirebilseydim, elini tutmak isterdim. Beni çok istediğin üç yıl öncesinde olmak. izin ver, müziğini değiştireyim. Geldim. Bir kap süt bizi iki gün daha idare eder. Üçüncü gün bir keçi aramaya çıkarım, sağarım keçiyi, keçi cömerttir. Ve sever çocukları. Verir sütünü, varsa eğer müzik de… favorilerim yamuk diye soğumuş benden. Laf… seni yeşil çorabın, rugan çizmelerinle kaldırımda gördüğüm perişanlığı unutma. Kargaların uzun ömrüne ağladığın sabah gözümden düşmedin. Daha ne istiyorsun sen be?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ferhan Şensoy ile Geriş’te Bir Buluşma

Erkan Yücel: Tiyatroda ne var ne yok?

Sokak Kuşları