Tapmak, yaşamak, müezzin... bir de sözcükler.



Ben kimseye güvenmedim. Yağmurlara tapmaktı suçum... Yaşarken ayağının kaymaması lazımdı ve ben yürürken sendeliyordum. Beynim böyle kötü şeyleri hayal bile edemezdi. ağaçların tepesinde sevdiğim adamı arıyordum.Hep aşkı ezberledim. Bitmeyen bir şarkı gibi. Korkuttum herkesi ve bi türlü içimdeki zehiri sana kusamadım. Ağaçlara bakıyorum, belki sana rastlar; "neden beni beklemedin" diye sorarım. Çöp yığınlarının arasından yanına çıkıp gelirim. Yaşamak için öyle çok ihtimal verebilirim ki...Gözlerin tuzlu sularla ıslanır.Sana Aşk'ı ve acı olan her anıyı hatırlatırım. Kuşlar göçederken yüreklerini bana bırakırlar, özgürlüğüyse kimseye kaptırmazlar. Müezzinler son bir umutla beni imana çağırıyorlar. Onlara nasıl anlatırım, onlar beni nasıl anlarlar ben hep çölde gezen suyu aşk olarak gören bir kara çiçektim.Vazgeçtiler: imana geleyim diye sadece benim için ezan okumaktan... Sustular!Artık seni anlatmayacağım. Saçlarımı öptün diye beynimde kapanmayan yaralar çıktı ve her seferinde bu lanet sözcüklerin azizliğine uğramaktan çok sıkıldım...

Yorumlar

pekinova dedi ki…
Bu kızı kıskanıyorum...Tanrı,kullarına vereceği bütün güzellikleri vermiş. Onu çok seviyor olmalı ki,habire kayırmakta...18inde de güzel şiirlere imza atardı,şimdi de şiirsel güzellikte yazılar döktürüyor. Ceren süper kahraman olsaydı,adı kesinlikle Dyonisos olurdu. Çünkü şarap kadar tatlı ve mayhoş,sarhoş eden ve yaşlandıkça güzelleşen bir yanı var. En sıkı takipçin benim Cerenciğim...Eline sağğlık:)
Adsız dedi ki…
Teşekkür ederim sevgili arkadaşım, Akademide dans derslerindeki değişmez partnerim... O zamandan beri yapabildiğim tek şey yazmak. Çok sağol.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ferhan Şensoy ile Geriş’te Bir Buluşma

Erkan Yücel: Tiyatroda ne var ne yok?

Sokak Kuşları