J.D Salinger; özgünlük mü özgürlük mü?

Salinger’ın Gönülçelen’ini çok eski bir basımından 10-15 sene önce okumuştum. Aralıklarla, Türkçe’ye çevrilmiş her kitabını okudum. Bu yaz okumadığım sonuncu kitabı Franny ve Zooey’i de okuyup bitirdim ve eşsiz anlatımına, tatlı uyumsuz karakterlerine, kendi ağbimle olan ilişkimi gördüğüm ağbi-kızkardeş durum-diyaloglarına bayıldığım Salinger defterini, hakkını asla unutmayarak sevdiğim bir köşeye koydum.

Salinger gibi yazarların ‘büyüklüğü’ yaşadıkları toplumların ‘arka fonunu’ detaylarıyla resmederken, karakterlerinin de ‘birey’ olma yolunda çırpınmalarını iyi-kötü her yönüyle ortaya koyabilmeleridir, başka bir çok sebeple birlikte…

  Özgünlük, bir yazar için oldukça sıkıntılı, zor ve bıçak sırtı bir durum. Kendine has bir tarzı tutturup kitlelerce kabul görmek başlı başına zorken, bu zorluğa  ’devamlılık’ gibi beklentiler de ekleniyor olmalı… Devamlılığın ise bir sonraki adımı, sanatçı için ‘kendini tekrarlama’ olabilir.   

Salinger’ın dünyasına o kadar aşinayım ki, başka bir imzayla onun öykülerinden birini okusam ve benim daha önce okumadığım bir öyküsü olsa bu, "Salinger’a ne kadar benziyor" derim.
Bu iddialı söylemim başıma iş açar mı bilmiyorum ama, ben Salinger’ın, 2010 yılındaki ölümüne dek 30 yıl boyunca hiç bir röportaj yapmayışının, internette sıklıkla kullanıldığı üzere, ‘münzevi bir hayat sürmesinin’ nedeninin, diyecek sözünün kalmaması olarak görüyorum.  Daha doğrusu, kendi tarzı içerisinde diyecek yeni bir sözünün olmayışı olarak…. Bu noktada, kıvrak ve ne olduğunu bilen zekasının, kendisini artık yazdıklarını paylaşmamaya ve bu anlamda da hiçbir röportaj vermemesine götürdüğünü düşünüyorum…
 Genç yaşta ölen yazarlar, müzisyenler, oyuncular için söylenen ‘yapacak çok şeyi vardı’ sözü, her zaman geçerli olmayabiliyor.
  Salinger’ın özgürlüğünü, (yani yaşarken, yazarlıktan çekilmesini) özgünlüğe(bir zaman sonra, yazar için tehlike çanlarının çalması anlamında kullanılan özgünlüğe)  tercih ettiği (yazmayı sürdürse belki de ”hep aynı şeyleri yazıp duruyor” diyecektik) ve aslında yazmayı, başkaları için yazmayı bırakması eyleminde görüyoruz.
Genç ölen sanatçılar da, belki de yaşasalar, kendi tarzlarını koruyarak özgün eserler ortaya koyacaklar ve madalyonun diğer tarafında da, giderek kendilerini tekrar edeceklerdi…
  Salinger özgür bir sanatçı ve bence iyi ki ‘münzevi’, iyi ki son otuz yılda hiç bir şey yazmadı-söylemedi. Veya bize iyi ki duyurmadı. Yaşam sürdükçe, insanlığa yetecek kadar çok Holden bıraktı.
Bir yazarın, "kirlenmemek” için, genç ölmek dışındaki alternatifi Salinger’dır. Özgür kalarak, özgünlüğünü korumuş ve  naçizane spekülatif yorumum ‘münzeviliğine’ adanmıştır….

(biletsiz.com'da yayınlanmıştır.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ferhan Şensoy ile Geriş’te Bir Buluşma

Erkan Yücel: Tiyatroda ne var ne yok?

PALAMARLAR