Konferans

İndiği taksinin kapısını çarparak fakülte merdivenlerini hızla çıktı. Koridorda koşturarak konferans salonundan içeri girdi ve hemen girişteki seyirci koltuklarından birine kendini bıraktı. Koşturmacadan ve gecikmenin verdiği telaştan terlemiş, nefes nefese kalmıştı. Oldukça büyük bu konferans salonuna daha önce de işi gereği gelmiş, eğitim seminerlerine katılmıştı. Bugünkü konferans konusu işyerlerindeki mobbing üzerineydi. Nazlı, zamanla bulunduğu ortama alıştı ve konuşmacının sunumuna dikkatini verebildi.  
"İşyerinde psikolojik taciz anlamına gelen mobbing, kişilik bozukluğunun bir sonucu olabileceği gibi; kapitalist üretim ilişkilerinin sonucu olan güvencesizliğin de bir diğer yüzüdür.’’ Konuşmayı yapan kısa boylu, sarışın kadın kendinden emin bir halde saçlarını savurdu, konuşma kürsüsünde bulunan bardaktan su içti ve ekrandaki slaytı değiştirdi. ‘’Mobbingin nedenlerine baktığımızda, genellikle bireysel başarısızlığın örtbas edilmesi amacıyla yapıldığını görüyoruz. Yani mobbingi yapan kişi, buna maruz kalan kişinin başarısının kendi başarısızlığı ve yetersizliğini görünür kılacağı ve hatta belki de kendi işine son verileceği endişesi ile bu kişilere psikolojik baskı ve taciz yoluyla mobbing uyguluyor. Aynı şekilde bir işten çıkartma yöntemi olarak da mobbingin uygulandığını görüyoruz. Bir diğer slaytta ise...’’
‘’Tıpkı Ceyda’nın bana yaptığı gibi... Hayret!’’ diye düşündü Nazlı ve çantasından defterini çıkartarak konuşmacının söylediklerini not almaya başladı.  
‘’Baskı, buyurganlık, moral bozmak, şaşırtmaca, ofis içinde, diğer çalışanların da bulunduğu ortamlarda aşağılayıcı söz söyleme, cevap verildiğinde saygısızlıkla ve amatörlükle suçlama. Kısacası insana saygısızlığın neredeyse her türü mobbinge girer.’’ 
Not almayı bırakan Nazlı, arkasına yaslanıp konuşmacıyı izlemeyi sürdürdü. İki yıl önce, işyerinin tazminat ödememesi için, bir yılı doldurmasına bir ay kala çalıştığı kişisel gelişim ve danışmanlık şirketinde işten çıkartılmıştı. Neredeyse işe başladığı ilk günden bu yana, yöneticisi Ceyda’nın sinir bozucu davranışlarına maruz kalmıştı. Ceyda’nın kendisini azarlayan, agresif ve saldırgan konuşmaları, her zaman hatayı ilk önce kendisinde arayan bir karakteri olan Nazlı’ya ‘’acaba işimi iyi yapamıyor muyum?’’ dedirttiyse de zamanla, işle ilgili bir aksaklık olduğunda bunun sorumlusunun genelde Ceyda’dan başkasının olmadığını fark etti. Kendi sorumluluğu altında çalışanlara kibirli, üsttenci yaklaşımı karşısındakini terörize ettiğinden düşünme fırsatı bırakmıyordu. Oysa gerçekte, Ceyda iş buyuran ve kendi yapması gereken işleri bile altındaki çalışanlara yıkan bir yöneticiydi. Kendi çocuğu nezle olsa bir hafta ofise gelmez ama çalışanlardan biri çocuğunu doktora götürmek istese bin dereden su getirirdi. Ne zaman ki şirketin yönetim kurulu toplanır, işte o zaman, yönetimdekilere şirketin çalışmalarını anlatan bir sunumu Nazlı’ya hazırlatır ve kendisi de bu toplantılarda şirketi ayakta tutanın kendisi olduğuna dair bir gösteriyi büyük bir hünerle sahneler ve kendi üstlerinden puanları kazanırdı. Yaşadığımız çağın insanlardan beklediği gibi, muhteşem bir pazarlamacıydı çünkü. 
‘’Zorbaca davranış iki aşamalıdır: Kontrole alma ve tasfiye...’’
Nazlı, konuşmacıyı dinlerken iki yıl önce çalıştığı şirketteki olayları düşünmekten kendini alamıyordu.  Yöneticisi Ceyda, saldırganca bir tutum takınarak Nazlı’nın özsaygısını zedelemeye koyulmuş ve bunu başardığını hissettiği bir anda da onu tasfiye etmeye girişmişti.  Nazlı, çantasından suyunu çıkarttı, birkaç yudum içerek şişeyi tekrar çantasına koydu. 
‘’Araştırmanın sonuçlarından biri de, yöneticilerin kadın ve erkek çalışanlara farklı davranması...’’
Nazlı’nın aklına yine Ceyda geldi. Daha doğrusu konuşmacıyı dinlerken ister istemez tüm yolların ona çıktığını, zaten hep onu düşündüğünü fark etti. Ceyda da aynen böyle, kadın çalışanlara terör estirirken erkek çalışanlara karşı tam tersi bir davranış içine girer, onlarla şakalaşır ve onların izin, terfi, zam gibi taleplerini güleryüzle yerine getirirdi. Daha önce, hemcinslerine düşmanca davranan bir kadın görmediği için Ceyda’nın kötü karakterli olduğunu kabullenmesi zaman almıştı. Ona göre kadınlık, hayat karşısında çantasında okuyla hazırlıklı olmak demekti. Ve bir kadın, eğer tehlikede değilse asla okuna davranmazdı. Ceyda ile yaşadıkları ise, kadınlığa olan bakışını tekrar gözden geçirmesini gerektirmişti. Onunla mücadele etmeye hazırdı ama buna isteği ve enerjisi kalmamıştı. Çünkü Ceyda, Nazlı’nın kafasının asla basmayacağı kadar ince hesaplar yapabilen kişilerdendi ve Nazlı’nın ona karşı yeni yöntemler geliştirecek zamanı yoktu. 
‘’Mobbing, bir sistem sorunu mudur yoksa bireysel başarısızlığın bir sonucu mu?  Böyle bir durumla karşılaşıldığında nasıl tavır alınmalı?’’ Konuşmacıyı bir yerlerden tanıyacak oldu ve not defterine bir cümle daha ekledi: İnsan, kınadığı şeyin kendisidir. 
‘’Bireysel uğraş mı yoksa örgütlü bir dayanışma mı? Kahve arasından sonra ikinci bölümde bunlar üzerinde duracağız. Dinlediğiniz için teşekkürler.’’ İzleyenlerin alkışlarıyla konuşmacı kürsüdeki notlarını derleyerek sahneden inip çevresini saran kalabalıkla fuayeye ilerlerken Nazlı’nın yanından geçti ve bir an için Nazlı ile göz göze geldi.  Yanındaki kalabalıktan birinin sorduğu soruyu yanıtlamaya koyularak fuayeye geçti. Nazlı, oturduğu koltuğa montunu bırakıp çantasını omzuna astı, fuayeye çıktı. Kalabalığa çarparak, özür dileyerek konuşmacıya ulaşmaya çalıştı. Etrafındaki kalabalığın içinde, neşeyle başka bir soruyu yanıtlayan kadının cümlesini bitirmesini bekledi. Ve nihayet cümlesi bittiğinde, onun koluna dokundu:  ‘’Merhaba Ceyda, nasılsın? Beni hatırladın mı?’’ dedi. 

(Psikeart'ta yayınlanmıştır)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ferhan Şensoy ile Geriş’te Bir Buluşma

Erkan Yücel: Tiyatroda ne var ne yok?

PALAMARLAR