Sokak Kuşları
Sabah erken kalkıp beş saat boyunca kesintisiz çalışıyorum. Çevirdiğim metinleri yetiştirebilmem için çalışma hızımı düşürmemeliyim. Öğleden sonra kesintisiz bir dört saat daha çalışıyorum. Sonra akşam çökmeye başlıyor. Şarap şişemi açtığım o anlarda yaşadığım her şeyin içine dalarak zamanları koşuyorum... Bazen bir şeyler yazdığım da oluyor. Yine böyle gölgemi yüklendiğim gecelerden birinde, odamın camını kıran bir taşla irkildim. Koşup banyoya gittim. Küvetin içine elbiselerimle uzandım. Derin derin nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. Telefon odamda kalmıştı. Saatimin ışığı vardı neyse ki… Birkaç saat sonra banyodan çıkıp sessizce odaya girdim. Her şey normaldi. Kırık camın perdesi sallanıyordu. Yerde, camı kıran taşı gördüm. Eğilip aldığımda taşın bir kâğıda sarılmış olduğunu gördüm. Buruşmuş kâğıdı düzeltip okumaya başladım: "Sevgilim" diyordu benim bildiğim başka bir dildeki mektup, "Kara Gözlüm… Karşılaştığımız gecede yanan ateş gibiyim. Güzel derili bir yılan gibi süzülüp dans etmiştin, düğün öncesi son gecemdi, arkadaşlar bana sürpriz yapıp, dans etmen için seni çağırmıştı. Bir kere göz göze geldiğimiz o gecede yanmamak için çok geç kalmıştım... Dilberim; o gece her şeyi bırakıp peşinden geldim. Bulamadım seni, kaldığını söyledikleri otel odasında da yoktun. Nasıl gidersin, nasıl beni bırakmayı göze alırsın bilmem... Çünkü eminim, benim ruhum sana akarken seninki de bana aktı. Tek başıma tutuşmadığımdan eminim. Geçen onca zamanda izini bulduğumu biliyorum, Güney’den buraya senin için geldim ve asla bırakmayacağım seni, camını açık tut ve bekle beni Sevgilim, yine geleceğim. Şimdi gitmeliyim."
Uyumak için fazla geçti. Mutfağa gidip ekmek poşetinin içindeki kırıntıları avucuma doldurdum. Balkon kapısını açıp kırıntıları yere savurdum. Kuşlar doluştu. Sandalyeye çöktüm. Sabah kuşlarına mektubumu anlattım, bana geldi dedim, tutuşuyormuş benim için... Kırık camı, içeri süzülen rüzgârı, mektubumu gösterdim. Hiç heveslenmeyin, bu benim sürprizim... Her gece yazacakmış, camdan içeri mektubumu düşürecekmiş diye anlattım durdum onlara.
O gün tüm işlerimi erkenden bitirdim. Uzun uzun yıkandım. Severek alıp çok az süründüğüm parfümü saçlarıma sıktım. Gözlerime bir arkadaşın hediye ettiği sürmeyi çektim. Başka bir arkadaşın bana yakışır diye aldığı otantik elbiseyi giydim. Onun seveceğini düşündüğüm, onun dilinde bir şarkıyı dinlemeye başladım. ‘‘Senden öncesini unuttum, buna emin olabilirsin. Yemin ederim ki aklımda senden başka kimse yok’’ diyordu şarkı. Balkonun kapısını ve camları açık bıraktım. Geride, odanın kapısına yakın bir yerde oturup bekledim. Nihayet, bir taş daha düştü odama. Kalktım, eğildim yere, aldım. Mektubum elimdeydi...
"Yan binanın camıyla sizinkini karıştırmışım. Affedin..."
Şarkı değişti. ‘‘Bazıları kollarda uyurken bazıları da yalnızlığa terk edilir’’ diyor içli bir kadın sesi.
Kanat çırpmasına başımı çevirip baktım. Birkaç kuş kırık camdan içeri girmişti.
(Psikeart'ta yayınlanmıştır.)
Yorumlar